Aile işletmeleri, Türkiye ekonomisinin belkemiğini oluşturuyor. Ancak zamanla büyüyen ve nesilden nesile aktarılan bu işletmelerin en büyük sınavı, kurumsallaşma süreci oluyor. Bu süreçte karşılaşılan korkular, çoğu zaman değişimin önünde büyük bir engel olarak duruyor.
Peki bu korkular ne kadar geçerli? Ve daha da önemlisi: çözüm mümkün mü?
Kurumsallaşma Korkuları: Gerçek mi, Yanılsama mı?
Kurumsallaşma denilince birçok aile işletmesi yöneticisinin aklına şu kaygılar geliyor:
- Kontrolü kaybetmek
- Bürokrasiye boğulmak
- Aile bağlarının zayıflaması
- Profesyonellerin işletmeyi ele geçirmesi
- Bilgilerin dışarı sızması
Bu korkuların her biri anlaşılır ve yaygındır. Ancak iyi yönetilen bir kurumsallaşma süreciyle, bu endişeler sadece aşılmakla kalmaz, işletmeye sürdürülebilirlik, şeffaflık ve büyüme ivmesi kazandırır.
Aile İşletmelerine Uygun Çözüm Önerileri
İşte bu kaygılarla başa çıkmanın bazı pratik ve etkili yolları neler olabilir?
1. İşletmeyi Profesyonellere Teslim Etme Korkusu
Çözüm: Kurucu için kontrol, sadece yönetmek değil, güvende hissetmenin bir yoludur. Profesyonele devretmek, görünürde yetki devri gibi dursa da, aslında “hakimiyetin” kaybı hissini tetikler. “Benim kadar içten bağlanmayacaklar, bizim gibi düşünmeyecekler” inancı hakimdir. Öncelikle işletmenin gelecek vizyonuna ulaşmak için mevcut fonksiyonların verimliliklerine bakılarak gelişim alanları belirlenip hangi fonksiyonlarda profesyonellere ihtiyaç duyulduğuna karar verilerek aşamalı geçiş modeli benimsenebilir. Önce birlikte çalışma, ardından gözetimli sorumluluk paylaşımı için karar verilir. Kurucu, yönetim kurulu üyeliği veya danışman pozisyonuyla sürece dahil olabilir.
2. Kontrolü Kaybetme ve Denetleyememe Korkusu
Çözüm: Kurucu, şirkette olup biteni bilmekle kendini güçlü ve güvende hisseder. Kurumsal yapı büyüdükçe bu şeffaflık azalır gibi görünür ve bu içsel huzursuzluk yaratır. Kontrol, aynı zamanda çalışanların bağlılık ve sorumluluk duygusunu ayakta tutan bir araç olarak görülür. Hedef ve strateji uyuşmazlığı, verimlilik kaybı, motivasyonun bozulması, fikir çatışmaları sorunu yaşamamak adına alınacak bazı tedbirler ve uygulamalar benimsenirse kurucular veya aile üyelerinin kurumsallaşma süreci ile kontrolü kaybedecekleri endişeleri giderilebilir. Şeffaf raporlama sistemleri (KPI’lar, aylık değerlendirmeler), iç denetim mekanizmaları ve dijital takip araçları ile kontrol elden bırakılmadan profesyonellerle paylaşılabilir.
3. Kurucunun Tamamen Geri Çekilme Korkusu
Çözüm: Kurucular için şirketleri, genellikle yoktan var ettikleri, gece gündüz çalışarak büyüttükleri bir “eser”dir. Şirketin her köşesinde kendi emeğini gören bir kurucu, bu yüzden ona karşı derin bir aidiyet hisseder. Şirket, zamanla kurucunun kişiliğini, değerlerini ve dünya görüşünü yansıtır. Bu noktada şirket sadece bir kurum değil, kurucunun dışavurumu olur. Bu nedenle, kurucunun profesyonellere tamamen teslim olmasını beklemek gerçekçi olmayabilir. Kendisine “dönüşüm lideri’’ rolü verilmeli. Bu liderliğin nasıl hayata geçirileceği konusunda destek verilmeli. Danışmanlık, mentorluk veya genç kuşakla ortak projelerle bir geçiş süreci planlamak, aksiyon adımları önermek kurumsallaşma süreci daha yumuşak ve anlamlı hale getirilebilir.
4. Bürokrasiyle Hantallaşma Korkusu
Çözüm: Kurucular sadece kendilerinin kararları ile, pratiklik ve çeviklikle büyüttükleri şirketin, kurallar ve onay süreçleri nedeniyle yavaşlayacağına inanır. Gereksiz belgeler, toplantılar ve onay zincirlerinin, işleri karmaşıklaştıracağına inanırlar. Bürokrasiyle birlikte şirketin yeniliklere, krizlere veya ani fırsatlara karşı daha yavaş ve katı tepkiler vereceği düşünürler. Aslında kurumsallaşma ile sadeleşmenin mümkün olduğunu bilmeleri gerekir. Kurumsallaşma aslında rol ve sorumlulukların tarif edilmesi, oyun kurallarının belirlenmesi fırsatı ile daha büyük fırsatlar yaratmalarına yardımcı olacaktır. “Gerekli olan kadar ya da minimum” ilkesine göre sade, işlevsel kurallar ve süreçler belirlemekle başlanır. Yalın yönetim ve sürekli iyileştirme yaklaşımları işletmeye dinamizm kazandıracaktır.
5. Artan Maliyet ve Gereksiz Kadro Büyümesi Korkusu
Çözüm: Personel sayısının kontrolden çıkacağı duygusu, kadroların şirkete katkı sağlayamayacağı endişesi, kurumsallaşma sürecinin yeni maliyetler çıkaracağı kaygısı ve kadro büyüdükçe şirketin kurucu tarafından “tanınamaz” hâle gelmesi, kontrol kaybı ve iletişim kopukluğu korkusunu nedeniyle kurumsallaşma endişe verici görünebilir. Aile şirketi kurucusu ve üyeleri veriye dayalı iş gücü planlaması, performans esaslı işe alım, otomasyon ve dijitalleşmeyle kaynakların etkin kullanımı ve ölçme ve değerlendirmenin önceliklendirilmesi sayesinde etkin bilgi akışı sağlayarak bu endişelerinin hayata geçmeyeceğini bizzat deneyimleyebilirler.
6. İşletme Sırlarının Açığa Çıkma Korkusu
Çözüm: Genellikle güven temelli bir korkudur. Şirketin temel ticari bilgileri ya da stratejik karar mekanizmalarının fazla kişiye açılmasının, kurum içi dengeyi bozacağı düşünülür. Fiyatlandırma, müşteri portföyü, tedarik zinciri, üretim yöntemleri gibi kritik bilgiler konusunda dışarıya bilgi sızma riski kurucuları tedirgin eder. Hem ticari hem kişisel mahremiyet söz konusudur. Uzun yıllar süren bilgi birikimi ve deneyimin profesyonellere “açık kaynak” gibi sunulması, duygusal bir direnç oluşturması normaldir. Danışman, yönetici, dış personel, tedarikçi gibi şirket dışından kiminle çalışılırsa çalışılsın, imza altına alınmış profesyonel bir gizlilik sözleşmesi şirket kurucularını rahatlatacaktır. Gizlilik politikaları, sınırlı erişim sistemleri ve dijital güvenlik altyapısı ile bilgi güvenliği sağlanır. Şirket sırlarının kapsamı açıkça tanımlanır. Bilginin ne şekilde korunacağı ve ihlal durumunda ne olacağı belirtilerek bu tür bir riskin oluşmasını engellemek mümkün olur.
7. Yazılı Kuralların Aile Kültürünü Boğması Korkusu
Çözüm: Bu korku, şirketin sadece bir işletme değil, aynı zamanda bir aidiyet alanı, bir duygusal bağ alanı, bir aile alanı olduğu gerçeğinden beslenir. Aile içindeki doğal ilişki, yazılı süreçlerle “soğuyacak” korkusu oluşur. Aile yapısında “duruma göre hareket etme” alışkanlığı vardır. Kurumsallaşmanın, yazılı kuralların bu esnekliği engelleyeceği düşünülür. Bu endişeyi gidermek için sadece kurallar koymak değil, o kuralları nasıl sunduğumuz, nasıl yapılandırdığımız ve neyle desteklediğimiz çok önemlidir. Kuralların, şirketin işleyişini düzenlerken aynı zamanda aile değerlerini de yansıtması sağlanarak bu endişe giderilebilir. “Bu kural neden var?” sorusuna herkesin cevap verebilmesi gerekir. Kurallar sadece uygulanmak için değil, anlaşılmak için tasarlanmalı. Eğitimlerde ve toplantılarda kuralların “aile içi iş barışına katkısı” anlatılmalı. Esnek, kültüre uyumlu ve sonuç odaklı kurallar yazılmalı. Sürekli revize edilen, yaşayan bir sistem oluşturulmalı.
Sonuç: Kurumsallaşma, Korku Değil Fırsattır
Aile işletmeleri için kurumsallaşma, geçmişle geleceği birleştiren bir köprüdür. Korkuların farkında olmak, onları görmezden gelmek yerine çözüm odaklı yaklaşmak; işletmenin yaşayan, sürdürülebilir ve kuşaklar arası büyüyen bir yapıya kavuşması için büyük bir adımdır.
Eğer siz de işletmenizi bu yola sokmak istiyorsanız, süreci sadece “bir zorunluluk” değil, bir dönüşüm fırsatı olarak görmeye başlayın. Çünkü doğru kurumsallaşma, aile bağlarını zayıflatmaz; aksine güçlendirir.
Özge Toraman
ActionCOACH İşletme Koçu